hesabın var mı? giriş yap

  • pilav üstü döner, tombik döner, az yeşillikli dürüm döner gibi kavramları o centılmın havalarıyla, siksen akıl edemeyecek bir toplumun beyhude çabası.

  • haberin girişine bak :

    "trabzon'un çaykara ilçesinden 51 yıl önce heyelan nedeniyle van'ın özalp ilçesindeki iki köye göçen karadenizliler, yöre halkıyla yıllardır huzur içerisinde yaşıyor."

    sanki çeçenistan'a göçmüşler adamlar. göçtükleri yer yine bizim toprak. anadolu ajansı nereye varmaya çalışıyorsun?

  • biraz yukarıda kalsın diye ben de bir şeyler karalayım. dedesi ve babası zonguldak maden emeklisi olan biriyim ama bu yaptıklarının iki gün sonra tamamen unutulacağını düşünüyorum.

    adamlar günlerdir kimsenin giremediği, giremeyiz tehlikeli dedikleri yerlere kazma kürekle girdiler. işlerini bildiğim için zaten onlar için zor bir şey değil. fakat bu insanları hep böyle günlerde hatırlamamız çok yanlış. belki bir gün istanbul'da bizi enkaz altından çıkarırken konuşulacaklar hepsi bu.

    bu adamları oraya ilk günün sabahı uçak, helikopter gibi araçlarla göndermeyen organizasyona da ne desem az. üç, beş kişi daha hayatta olurdu.

    allah onlardan razı olsun, içlerinde tanığım kişiler de var, hepsine selam olsun.

  • bence var olanlarında sınava girmesi gerek. hatta tüm yargı camiasının yeniden elden geçmesi gerek.

  • sene 1997
    istanbul'a yeni gitmişim.
    çocukluk arkadaşım, can dostumla kadıköy postanesinin önünde saat 1'de buluşacağız.

    ben avrupa yakasından iett ile geliyorum. fırtına, kar, buz. rüzgar, insanın bir kulaklarından girip diğerinden iki misli çıkıyordu. deve katarı ağır aksak ilerliyordu. hava kül ve katran kokuyordu. manzara tam benlikti. neyse dağıtmayalım konuyu.

    kar, buz, trafik derken benim saat 1'de kadıköy'de olamayacağım belli oldu. başladım stresten kaşınmaya, "ya arkadaşım bekleyemez çekip giderse" diye. muhtemelen benim kar, fırtına, trafiği görüp geri döneceğimi de düşünmüş olabilirdi. ama ne olursa olsun gidecektim, geri dönmedim. saat oldu 2, daha yeni boğaz köprüsündeyiz, gıdım gıdım ilerliyor otobüs. saat oldu 2,5, sonra 3. hala varamadık amısına koduğum kadıköyü'ne. "arkadaşım şimdi çoktan gitmiştir, nasıl döneceğim bir daha aynı yolu" endişesi sardı, bitirdi beni. saat 3,5'a doğru kadıköy'de oldum, düşe kalka koşarak postaneyi buldum. "yok yok kesin gitmiştir, beklemez bu kadar saat" diyorum bir yandan. postanenin ön tarafından göremedim onu. dizlerimin bağı çözüldü. hafif diğer tarafa doğru baktığımda, karın, soğuğun ortasında tir tir beni bekleyen arkadaşımı gördüm. vazgeçip gitmemiş, it gibi titrese de beni beklemişti. koşarak sarıldım ona. garibim, 2,5-3 saate yakın beni beklemiş o soğukta.

    -işte böyle buluşuluyordu.

    şimdiki gibi kimse dakka başı osuruk gibi "qanka 10 dakikaya ordayım" diye birbirine mesaj atamıyordu ama insanlar bıçak gibi sertti, mertti.

  • resmi gazete’de yayımlanan cumhurbaşkanı kararıyla bulgaristan vatandaşlarının türkiye’ye pasaportsuz girebilmesine imkan tanındı.

    türkiye cumhuriyeti vatandaşlarının bulgaristan’a girebilmesi için uygulanan pasaport ve vize zorunluluğu ise devam edecek.

    çok şükür ülkemize destursuz giremeyen kalmayana dek bu rüzgar devam edecek, aqparti sevdası bitmeyecek.

    memlekete bir bulgar çingeneleri, mafyasi dadanmamıştı.

    kaynak eklendi.

    https://www.diken.com.tr/…-pasaportsuz-girebilecek/

    https://tr.sputniknews.com/…bilecek-1059181989.html

    edit. bazi onursuz aktroller bu vize serbestisi pasaportla alakasi yok diye kivirmaya calismis. okudugunu anlasaydin bari, kimlik karti olan bulgar vatandaslari vize olmaksizin 90 gun ulkede pasaportsuz bir sekilde ikame edebilecek.

    bir de yanlis haber demis algici s2k